Fikir özgürlüğü, kürsü özgürlüğü, düşünce özgürlüğü…
Siyasi partilerde ve ülke yönetimlerinde bu kavramlar vatandaşın kulağına hep hoş gelir. Çünkü demokrasi, halkın sesinin yankısıdır.
Ancak gelin görün ki, CHP’nin yıllardır “demokrasi” adına savunduğu bu kavramlar partiyi bir türlü iktidara taşıyamıyor.
Bir yerlerde bir yanlış yapılıyor, ama nerede?
Her kurultay döneminde parti adeta karpuz gibi ikiye ayrılıyor.
Parti içi muhalefet öylesine büyüyor ki, aynı enerji iktidara karşı kullanılsa CHP çoktan iktidar olurdu.
“Biz demokrasiye inanan bir partiyiz” deniliyor ama her kongrede kullanılan sert sözler, kırıcı üsluplar, partilileri derinden yaralıyor.
Sonuç olarak şu gerçeği itiraf etmek gerekiyor:
Bu kadar demokrasi, CHP’ye fazla geliyor.
Bakın, Tekirdağ’da bir belediye başkanı en üst kademeye kadar partiyi en sert sözlerle eleştiriyor, “kovun beni” diyor.
Bir diğeri kongre için “tiyatro oynuyorlar” diyor.
Bir başkan da “kapı orada” restini çekiyor.
Herkeste bir öfke, bir trip, bir gider havası…
Peki suç kimde?
Demokraside mi?
Teşkilatlara söz geçiremeyen liderde mi?
Yoksa “siz ne yapıyorsunuz, kendinize gelin” demeyen cefakâr partililerde mi?